Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle zarar gören ve afet bölgesi ilan edilen illerde asma fidanı, çilek fidesi, meyve fidanı ve pancar tohumluk sertifikasyonu beyannamelerin son verilme süreleri uzatıldı.
11 il afet bölgesi ilan edilirken; asma fidanı, çilek
fidesi, meyve fidanı ve pancar tohumluk sertifikasyonu için yeni karar alındı.
Beyannamelerin süreleri uzatıldı
Buna göre asma fidan ve üretim materyalinin
sertifikalandırılabilmesi veya standart fidan olarak adlandırılması için 2023
yılı için verilecek beyannamelerin son verilme tarihi afet bölgesi ilan edilen
illerde 1 ve 2 no’lu damızlık üniteleri için 31 Mayıs’a, 3 no’lu damızlık
ünitesi ve standart üretim materyali fidan da dahil tüm aşamalardaki fidan
parselleri için 30 Haziran’a kadar uzatıldı.
Fidan parselleri
Çilek fidesinin sertifikalandırılabilmesi veya standart
olarak üretilebilmesi için 2023 yılı tüm fide üretiminde beyannameler de 30
Haziran’a kadar verilebilecek.
Bu yıl meyve fidan ve üretim materyali beyannamelerinin, 1
ve 2 no’lu damızlık üniteleri için 31 Mayıs’a, 3 no’lu damızlık ünitesi ve
standart üretim materyali/fidan da dahil tüm aşamalardaki fidan parselleri için
30 Haziran’a kadar verilebilmesine imkan sağlandı.
Pancar tohumluk ve sebze tohumluk sertifikasyonu
beyannameleri ise bu yıl ekiliş tarihinden itibaren 65 altmış gün içinde
verilebilecek.
Tahıl tohumu düzenlemesi
Tahıl tohumu için yapılan düzenlemeyle 2023 yılı için arpa,
buğday, yulaf, çavdar ve tritikale türlerinde beyanname vermek üzere yapılacak
başvurular afet bölgesi ilan edilen Akdeniz Bölgesi’nde bulunan iller için 1
Mayıs’a kadar, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan iller için 15 Mayıs’a
kadar, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan iller için 1 Haziran’a kadar uzatıldı.
60 gün içinde verilecek
Diğer bitki türlerinde beyannameler ekim tarihinden itibaren
60 gün sonuna kadar kabul edilecek ve üretimler, ilgili yönetmeliğin diğer
hükümlerine uygun olması halinde, tohumluk olarak değerlendirilecek.
Tohumluk patates sertifikasyonu ve pazarlamasında 2023 yılı
tohumluk beyannameleri, dikiliş tarihinden itibaren, yağlı, lifli, tıbbi ve
aromatik bitki tohumluk beyannameleri de ekiliş tarihinden itibaren 60 gün
içinde verilecek.
Yürürlüğe girdi
Yem bitkileri ve yemeklik tane baklagil tohumluk beyannameleri
de kışlık ekim yapılan üretimlerde 1 Haziran’a, yazlık ekimlerde ise ekim
tarihinden itibaren 65 gün içinde başvuru kuruluşuna verilecek.
Öte yandan afet bölgesinde tohumculuk sektöründe düzenlenen
yetki belgelerinin geçerlilik süresi de 31 Temmuz’a kadar uzatıldı.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın konuya ilişkin yönetmelikleri
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Futbolcu Gerard Pique’nin annesi Montserrat Bernabeu, dünyaca ünlü şarkıcı Shakira’ya şiddet uyguladı. O anlara ilişkin görüntü ortaya çıktı.
Dünyanın konuştuğu iki isim Gerard Pique ve Shakira…
İki çocukları olan çift, ihanet sonrası yollarını ayırdı.
Sular durulmuyor
Ancak ikili arasında hala sular durulmuyor.
Bir zamanların gözde çifti
ile ilgili şimdi de şiddet görüntüleri ortaya çıktı.
Çenesini tuttu, ‘sus’ dedi
Buna göre Pique’nin annesi Montserrat Bernabeu, Shakira’ya
şiddet uyguladı.
Bu anların görüntüsü de sosyal medyayı salladı.
Videoda Bernabeu’nun Shakira’nın çenesini sıkı bir şekilde
tuttuğu ve ‘sus’ işareti yaptığı görüldü.
Cadı kuklası, eski kayınvalideyi simgeliyor
Öte yandan, Shakira’nın balkonuna koyduğu cadı kuklasının
nedeni de belli oldu.
Söylentilere göre Pique’nin annesi Montserrat Bernabeu,
oğlunun yeni kız arkadaşı 22 yaşındaki Clara Chia Marti’nin havuz başında
üstsüz güneşlenmesine izin vererek Shakira’yı çileden çıkardı.
Her gün saçlarını taratıyor
Bunun üzerine Shakira, eski kayınvalidesini hatırlatması
için balkonuna bir cadı kuklası yerleştirdi.
Ünlü şarkıcının, yardımcısını cadının saçlarını her gün
taramakla görevlendirdiği öne sürüldü.
Takip ettikleri yapımları kaçırmak istemeyenler, bugünkü yayın akışını sorguluyor. Peki, 25 Şubat Cumartesi günü televizyonda neler, hangi programlar var? İşte yayın akışları…
Depremin ardından televizyon dünyasında da akan sular durdu.
Diziler ve yarışmalar yerine deprem özel yayınları yer aldı.
Arama kurtarma çalışmaları bir bir tamamlanırken, diziler yeniden sete çıktı.
İzleyiciler, takip ettikleri dizi ve programların yayınlanıp yayınlanmayacağını merak ediyor.
25 Şubat Cumartesi günü televizyonda neler var neler yok belli oldu.
Peki, bugün neler, hangi diziler var? İşte 25 Şubat 2023 TV yayın akışları…
Halk TV’de deprem bölgesindeki gözlemlerini anlatan HDP’li Sırrı Süreyya Önder, “Konya Belediyesi canını dişine takıp bölgede insan ötesi bir çaba gösterdi. Ben bunları görmezden mi geleyim?” dedi.
Kahramanmaraş merkezli 2 büyük depremin ardından bütün Türkiye, deprem bölgesine yardım seferberliği başlattı.
Birçok belediye de deprem bölgesine yardım göndererek, depremzedelerin yaralarını sardı.
Konya Büyükşehir Belediyesi’nden deprem bölgelerine yardım
O belediyelerden biri de Konya Büyükşehir Belediyesi’ydi. Depremin gerçekleştiği ilk andan itibaren teyakkuza geçen Konya Büyükşehir Belediyesi, ilk olarak sabaha karşı arama-kurtarma ekiplerini bölgeye göndermişti.
“Konya Belediyesi, canını dişine takıp, insan üstü çaba gösterdi”
Halk TV’ye katılan HDP’li Sırrı Süreyya Önder de, deprem bölgesinde yaşadıklarını ve gördüklerini anlattı.
Önder, Konya Büyükşehir Belediyesi’nin bölgede canhıraş çalıştığını gördüğünü belirterek şöyle konuştu:
“Konya Belediyesi, canını dişine takıp, insan üstü bir çabayla bir sürü şey yaptı. Ben bunları görmezden mi geleyim?”
Kahramanmaraş merkezli etkilediği bölgede görev yapan Japon gazeteci Hiromi Yasui, Türk halkının dayanışmasına hayran kaldığını belirtti.
Merkez üssü Kahramanmaraş olan depremlerin ardından dünyadan da birçok gazetecideprem bölgelerine akın etti.
Onlardan biri olan Kyodo News muhabiri Hiromi Yasui, Adıyaman’da deprem bölgesindeki izlenimlerini AA muhabiriyle paylaştı.
Türkiye’nin kültürü ve insanlarıyla sevdiği ülkelerden biri olduğunu ifade eden Hiromi, deprem bölgesindeki yıkımı gördüğünde çok üzüldüğünü söyledi.
“Burada ne hissediyorsam geçmişte de aynısını hissettim”
Benzer bir depremi 1995’te Japonya’da “Büyük Hanşin Depremi” ile yaşadığını anlatan Hiromi, şöyle konuştu:
“Yaşadığım şehir Kyoto, sabah erken saatlerde 6.00-7.00 civarında sarsıldı. Sonrasında 8.30’da ikinci kez deprem oldu. Evim herhangi bir zarar almamıştı. Sokağa indim ve insanlara ulaşmak istedim. Burada ne hissediyorsam geçmişte orada da aynısını hissettim. Sorunun ne kadar büyük olduğunu fark ettim. Bekleyemedim ve Kyoto’dan ayırılıp, depremin olduğu yere gitmek istedim.”
“25 yıl önce 7 bin kişinin ölümü için çok demiştim, şimdi gördüğüm ise 40 bin”
Hiromi, Türkiye’deki depremin ülkesinde 1995’te yaşadığı depremle birbirine yakın bir büyüklükte olmasına rağmen Türkiye’deki etkisinin daha yoğun gerçekleştiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Japonya’da meydana gelen depremde ölenlerin sayısı 7 bin civarındaydı. Ancak burada şimdiden 40 binlere ulaştı. 25 yıl önce 7 bin kişinin ölümü için çok demiştim ancak şimdi gördüğüm 40 bin. Herkes sorunun binaların inşa tekniğinin eski olmasıyla ilgili olduğunu söyledi.”
“Dayanışma çok güzel”
Türk halkının depremden sonraki dayanışmasına hayran kaldığını vurgulayan Hiromi şu ifadeleri kullandı:
“Ülkede yaşanan büyük bir sorun, 10-11 şehir etkilendi. Desteği nasıl dağıtacağı da sorun, bu bir sorun ama insanlar birbiriyle çok işbirliği yapıyor. Dayanışma çok güzel. Bir Japon doktor arkadaşım, 2000 Türk doktorun yardım etmek için gönüllü olduğunu söyledi. Biz buna pek sahip değiliz. Türk insanının bu noktasını takip etmeliyiz.”
Hiromi, deprem bölgesindeki çalışmalarında bazı duygusal anlara da şahit olduğunu anlatarak, Kahramanmaraş Pazarcık’ta yol kenarında yıkılan evinin enkazını elleriyle kazan ve eşini kaybeden bir kadının, yıkıntılar arasında eşinden bir hatıra aradığını öğrenince duygulandığını sözlerine ekledi.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından gözler olası İstanbul depremine çevrildi. Yaşanacak bir depremde bölgede yapılması gerekenlere dair acil müdahale senaryosu hazırlandı. Senaryoda Atatürk Havalimanı’nın sahra hastanesine dönüştürülmesi detayı yer aldı.
Türkiye, merkez üssü Kahramanmaraş olan 7,7 ve 7,6’lık depremler sebebiyle tek yürek oldu.
Aradan geçen 20 günde depremzedelerin yaraları sarılmaya devam ediyor.
Öte yandan Marmara’da da beklenen ve İstanbul’u büyük ölçüde etkileyeceği belirtilen depreme dair uzmanlardan peş peşe açıklamalar geliyor.
Uzmanlar olası bir İstanbul depremine dair çalışmalarını sürdürüyor.
Afet müdahale senaryosu
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Savunma Sağlık Bilimleri Enstitüsü, olası İstanbul depreminde Atatürk Havalimanı’nın sahra hastanesine dönüştürülmesi ve yaralılara müdahale edilmesi ile hava ambulanslarının hızlı şekilde görevlendirilmesini içeren afet müdahale senaryosu hazırladı.
Savunma Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Uzar, enstitü bünyesindeki Afet ve Olağanüstü Durumlarda Sağlık Hizmetleri Yönetimi Anabilim Dalında yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Türkiye’nin yüzde 65’i birinci derece deprem bölgesi
Enstitünün olası afetlere müdahale konusunda uzun süredir çalışmalar yürüttüğünü, çeşitli afet müdahale senaryoları hazırladığını aktaran Uzar, Türkiye’nin topraklarının yüzde 65’inin birinci derece deprem bölgesi içinde yer aldığına dikkati çekti.
Bilim insanlarının sıklıkla uyardığı İstanbul’da yaşanabilecek depreme ilişkin de hazırlık planları üzerinde çalıştıklarını söyleyen Uzar, bu kapsamda, yaralılara hızlı müdahaleyi merkeze alan afet müdahale senaryosunun bir süre önce hazırlandığını bildirdi.
“En az 100 bin yaralı olabileceği dikkate alınarak hazırlandı”
Prof. Dr. Uzar, söz konusu senaryonun Sağlık Bakanlığı, Türk Hava Kuvvetleri ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi gibi ilgili kuruluşlarla paylaşıldığını belirterek şunları söyledi:
“Olası İstanbul depreminde en az 100 bin yaralının olacağı belirtiliyor. Biz de uzmanlarımızla buna yönelik bir afet müdahale senaryosu hazırladık. Bu çalışmada, İstanbul’da yaşanabilecek büyük depremde hızlı bir şekilde uygun ekiplerle ve altyapısı sağlam terminal binalarıyla ilk 6 saatte yaralılara nasıl müdahale edilebileceğinin önemine dikkati çektik.”
Uzar, bu süre içinde doğru müdahalenin, kişilerin hem yaşama tutunmasını hem de kol-bacak gibi uzuv kayıpları ve böbrek kaybının önüne geçilmesini sağladığını açıkladı.
“Depremde en ideal hastane havalimanları olacak”
Büyük bir depremde en ideal hastanenin elektrik, su, tuvalet ve haberleşme kesintisi olmayacağı için havalimanlarının terminal binaları olduğunu vurgulayan Uzar, şöyle devam etti:
“Avrupa yakasında depremden en çok etkilenmesi beklenen bölgeleri dikkate aldığımızda kurulacak sahra hastaneleri yeterli olmayabilir. Bu duruma karşı hastaneye dönüştürülmesi öngörülen birinci öncelikli alan Atatürk Havalimanı. Havalimanı ve terminal binalarının sahra hastanesi haline getirilmesi, seyyar-mobilize tıbbi cihazların buraya yerleştirilmesi, yaralılarımıza ilk ve acil müdahalenin burada yapılmasını ve ardından da oluşturulacak hava koridoruyla uygun illere uçaklarla nakledilmelerini planladık. Böylece olası bir depremde ilk 6 saatte yaralılara hızlıca müdahale mümkün olabilir.”
“Ağır yaralıların nakli mümkün olabilir”
Uzar, yaralıların nakli için oluşturulacak hava koridorunda Türk Hava Kuvvetlerinin nakliye uçaklarının devreye girmesini de öngördüklerini ifade ederek şu ifadeleri kullandı:
“Nakliye uçaklarımız Atatürk Havalimanı’na gelirken sağlık personelini, tıbbi ekipmanları alarak gelecek. Farklı illerden havalanacak uçaklarla 6-8 saat içinde ilk müdahalesi yapılan ağır yaralıların nakli mümkün olabilir.”
“Her yaralı taşıyan uçağa bir uçuş hekimi” hedefi
Prof. Dr. Uzar, ilerleyen zamanlarda bu çalışmanın gerçek senaryolu ilk tatbikatının İstanbul harici farklı bir ilde yapılmasını planladıklarını dile getirdi.
Hava ve uzay hekimlerinin önemine de işaret eden Uzar, enstitü bünyesindeki merkezde açılacak kurslarla uçuş hekimi sayısını artırıp her yaralı taşıyan uçağa bir uçuş hekimi verilmesini hedeflediklerini anlattı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybeden 17 yaşındaki ikizler Alican ve Emrecan İnce, ölüme de birlikte gitti.
Ömer, eşi Fikret, 17 yaşındaki ikiz çocukları Alican ve Emrecan İnce, “asrın felaketi” olarak nitelenen, merkez üssü Pazarcık ilçesi olan ilk depremde Kahramanmaraş kent merkezinde bulunan, ailece yaşadıkları 3 katlı evin göçmesi sonucu enkaz altında kaldı.
Daha önce 17 Ağustos 1999 Marmara ve 12 Kasım Düzce depremlerinde gönüllü kurtarma ekibinde hayat kurtaran baba Ömer İnce, sarsıntı anında eşi ve çocuklarını güvenli alana götürmek istedi ancak evinin göçmesi sonucu bunu başaramadı.
“Alican öldü ama Emrecan yaşıyor”
Eşini yanına alabilen İnce, oluşan hayat boşluğunda enkaz altında kaldı. İkizlerine seslenen baba İnce, Emrecan’dan ses aldı fakat diğer oğlu Alican’dan ses alamadı. Eşine sessizce “Alican öldü ama Emrecan yaşıyor, onu sakin tutmaya çalışalım.” telkininde bulunan Ömer İnce, yaklaşık 10 saat boyunca kurtarılmayı bekledi.
Dışarıdan gelen sesleri işitince kurtulacaklarını anlayan baba, ikiz çocuklarından Emrecan’ın “Baba dayanamıyorum, öleceğim. Hakkınızı helal edin.” dediğini duydu ve oğluyla karşılıklı haklarını helal ettiler. Belirli bir süre sonra Emrecan’dan da ses alamayan çiftin üzüntüleri ikiye katlandı.
İkizler el ele tutuşarak vefat etti
Komşuları ve yakın akrabaları tarafından bulundukları yerden çıkarılan Ömer ve Fikret İnce çifti, hastanede ayakta tedavi olur olmaz çocuklarını çıkarmak için yıkılan evlerinin bulunduğu enkaza geldiklerinde ikiz evlatlarının cenazelerine el ele tutuşmuş şekilde rastladı.
Müzik sevdalısı çocuklarının cenazelerini yan yana toprağa veren İnce çifti, ikiz evlatlarından geriye kalan bağlamaları enkaz altından zarar görmeden çıkarmanın buruk mutluluğu ile onlardan geriye kalan bağlama çaldıkları videoyu izliyor.
“Depremin başlaması ve evin çöküşü 5 saniyeyi bulmadı”
İkizlerini toprağa vermenin üzüntüsünü yaşayan baba Ömer İnce, deprem anı ve daha sonra yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Deprem olur olmaz evlerinin çok kısa süre sonra çöktüğünü dile getiren İnce şunları söyledi:
“Daha önce Kahramanmaraş’ta depremler oluyordu. Bilim adamları burada büyük bir deprem olacağını söylüyorlardı. Ben aynı zamanda gönüllü bir arama kurtarma ekibinde yer alıyordum. Depremin başlaması ve evin çöküşü 5 saniyeyi bulmadı. Deprem kaç saniye sürdü bilmiyorum ama bunun 5 saniyesini ayakta, geri kalanını göçük altında yaşadık. Çocuklara sadece ‘Küçülün, çökün’ dedim. Sadece bu kadarını hatırlıyorum.”
“Hakkınızı helal edin, ben ölüyorum”
Göçük altında kaldıktan sonra eşi Fikret’in yanında olduğunu görüce çocuklarına seslendiğini anlatan İnce, göçük altında kaldıkları yaklaşık 10 saati şöyle anlattı:
“Deprem durunca ben ‘Kim hayatta?’ diye seslenmeye başladım. ‘Alican’ dedim, ses alamadım. ‘Emrecan’ dedim, o ses verdi ve ‘Baba ben buradayım ama nefes alamıyorum.’ dedi. Emrecan annesine yakındı, neredeyse kucağındaydı. Göçük altında hep birbirimize destek olduk. Eşim bana, ben Emrecan’a. Emrecan, belli bir süre sonra zehirlendiğini söylemeye başladı. Üzerine beton parçası düşmüş. Kan kusuyordu. Oysaki doğal gaz kokusu sandığı kan kokusuydu. Oğlum dayanamadı, bizden helallik istedi. ‘Baba, anne hakkınızı helal edin. Ben ölüyorum.’ dedi. Helalleştikten sonra yavrum şehadet getirdi. 5 dakika sonra sesi soluğu kesildi. Yarım saat sonra da bizi göçük altından çıkardılar. Çok zor bir süreçti. Çocuklarımız gitti ama biz ayaktayız. Ciğerimiz yanıyor. Biz enkazdan 10-11 saat sonra çıktık ama canımızın yarısını da enkazda bıraktık.”
Hayatını kaybeden çocuklarının aktif ve çevrelerince sevilen gençler olduğunu söyleyen acılı baba, ikizlerin özellikle spor ve müzikte çok iyi olduğunu dile getirdi.
Bağlamaları sağlam kalmış
Evlatlarının okul hayatları boyunca hep aynı sınıfta olduğunu anlatan İnce, şöyle devam etti:
“Dünyaya el ele geldiler, dünyadan giderken de el eleydiler. Cenazeleri enkazdan çıkarken birbirlerinin elini bırakmamışlardı. Bu yıl üniversiteye hazırlanıyorlardı. Pilot olmak istiyorlardı. Dersleri de çok iyiydi. ‘Uçmayı seviyoruz baba. Biz pilot olacağız.’ diyorlardı. Şimdi melek olup uçtular işte. İkisi de iyi bağlama çalardı. Bağlamalarına hiçbir şey olmamış. O bölüm ayakta kalmış. Kitaplar o bölümü korumuş. Bağlamalarının ikisi de sağlam. Onları aldım. Sadece bağlamalar sağlam kalmış evde. Emrecan daha çok halk müziği, Alican arabeske meraklıydı. Ben onlardan Orhan Gencebay çalmalarını isterdim. Beraber çalıp söylerdik. Balkona çıkıp söylemeye başladığımızda komşularımız onlardan istek müzik isterdi.”
Ömer İnce, depremde ikizlerinin yanı sıra kardeşi, yengesi ve yeğenini de kaybettiğini sözlerine ekledi.