654ff5ce6e510376.jpg
Uncategorized

İngiltere’de 300 bin kişlilik “ateşkes” yürüyüşü

İngiltere’nin başkenti Londra’da, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını protesto etmek adına 300 bin kişi bir araya geldi. Filistin destekçileri “acil ateşkes” sloganları attı.

İngiltere'de 300 bin kişlilik

İHA


İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik artan yoğun bombardımanı 36’ncı gününde devam ediyor.

300 bin kişiden Filistin’e destek yürüyüşü

İsrail ordusunun saldırılarını protesto eden dünyanın dört bir yanında binlerce kişi İsrail’in bu katliamının durması için gösteriler düzenliyor.

İngiltere’nin başkenti Londra’nın merkezinde bugün 300 bin Filistin destekçisi toplandı. Başkentte bulunan Hyde Park’ta toplanan göstericiler yaklaşık 5 km uzaklıktaki ABD büyükelçiliğine doğru yürüdü.

“Acil ateşkes”

“Gazze’yi bombalamayı bırakın”, “Acil ateşkes” sloganları atan Filistin destekçileri, “Aksa’dan ellerinizi çekin”, “Çocukları bombalamak meşru müdafaa değil” pankartlarıyla İsrail’e ve ABD’ye tepki gösterdi.

Haber Kaynağı: İhlas Haber Ajansı (İHA)

Kaynak

654ff43fea2b5595.jpg
Uncategorized

Balıkesir’de sağanak yağış sebebiyle köprü yıkıldı

Balıkesir’in Edremit ilçesinde etkili olan sağanak yağış nedeniyle Zeytinli Çayı üzerinde bulunan karayolu köprüsü çöktü.

Balıkesir'de sağanak yağış sebebiyle köprü yıkıldı

İHA


Balıkesir’de
Kazdağları’ndan gelen yağmur sularının etkisiyle köprünün taşıma
ayaklarından biri yıkılması üzerine köprü çöktü.

Ölen yada yaralanan yok

Çöküntünün yaşandığı
esnada köprü üzerinde herhangi bir taşıtın bulunmaması olası can ve mal
kaybını önledi.

Olayın ardından bölgeye sevk edilen jandarma, zabıta,
itfaiye ve ekipleri, yolu trafiğe kapatarak bölgede güvenlik önlemlerini
aldı.

Köprüden geçiş engellendi

Eski Çanakkale – Balıkesir karayolunda bariyer kuran ekipler, araçların ve yayaların köprü üzerinden geçmesine izin vermiyor.

Balıkesir Büyükşehir ve Edremit Belediyesinin Fen İşleri Müdürlüğü
ekipleri, kamyon ile çökme yaşanan köprünün her iki yöndeki girişine
toprak yığarak olası bir olumsuzluk yaşanmasının önüne geçti.

Haber Kaynağı: İhlas Haber Ajansı (İHA)

Kaynak

654ff3ae276d5328.jpg
Uncategorized

Düzce Anadolu Otoyolu’nda can pazarı: 1 ölü, 7 yaralı

Düzce Anadolu Otoyolu’nda iki aracın çarpıştığı trafik kazasında 1 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı.

Düzce Anadolu Otoyolu'nda can pazarı: 1 ölü, 7 yaralı

İHA


Anadolu Otoyolu Düzce ili Gümüşova ilçesi Yeşilyayla köyü mevkiinde, Akif K. idaresindeki 06 KYT 42
plakalı Mercedes marka otomobil, aynı istikamette seyir halinde olan ve
bariyerlere çarpıp savrulan İhsan Süzer idaresindeki 60 AY 470 plakalı
Fiat marka otomobille çarpıştı.

Bariyerlere saplandı

Çarpışmanın etkisi ile Fiat marka
otomobil bariyerlere saplandı. Kaza sebebi ile yol kısmen trafiğe
kapandı.

İhbar üzerine bölgeye sağlık, polis, jandarma ve itfaiye
ekipleri sevk edildi. Bölgeye ulaşan ekipler her iki araçta da sıkışan
sürücü ve yolculara müdahalede bulundu.

Sürücü yaşamını yitirdi

Sürücü İhsan Süzer’in hayatını
kaybettiği belirlenirken, Fiat marka otomobilde bulunan Melisa S.
yaklaşık 30 dakikalık çalışmanın ardından sıkıştığı yerden kurtarıldı.

Yaralılar tedavi altında

Kazada yaralanan Arif K., Bünyamin K., Hatice K., Sema K., Sultan
S., Melisa S. ve Mert S. Düzce ve Hendek devlet hastanelerine
kaldırılarak tedavi altına alındı.

Kazadan dolayı tek şeritten verilen
yol araçların kaldırılmasının ardından normal seyrine döndü.

Haber Kaynağı: İhlas Haber Ajansı (İHA)

Kaynak

654ff0bb22a0b599.jpg
Uncategorized

Fenerbahçe evinde Merkezefendi Belediyesi’ni farklı yendi

Fenerbahçe Beko, Basketbol Süper Ligi’nin 7’nci haftasında Merkezefendi Belediyesi Basket’i 90-64 yendi.

Fenerbahçe evinde Merkezefendi Belediyesi'ni farklı yendi

ensonhaber.com


Basketbol Süper Ligi’nin 7’nci haftasında Fenerbahçe evinde Merkezefendi Belediyesi Basket’i konuk etti.

Fenerbahçe’nin 6. galibiyeti

Fenerbahçe rakibini 90-64 gibi farklı bir skorla yendi.

Bu sonuçla sarı-lacivertliler ligdeki 6’ncı galibiyetini elde etti. Konuk ekip ise 6’ncı kez sahadan mağlup ayrıldı.

Karşılaşmanın devre sonuçları şu şekilde:


1. Periyot: 18-17

Devre: 33-33

3. Periyot: 57-49

Kaynak

654fea40d499a381.jpg
Uncategorized

Daha yeşil bir Türkiye için

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı sosyal medya hesabından 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü mesajı yayınladı. Bakan Yumaklı mesajında, “Daha yeşil bir Türkiye için seferberlik ruhuyla bir olmaya devam edeceğiz. Bugün 81 ilimizde diktiğimiz milyonlarca fidan, Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan olsun.” dedi.


ensonhaber.com


11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü dolayısıyla, “Geleceğe Nefes, Cumhuriyete Nefes” kampanyası kapsamında yurtta etkinlikler gerçekleştirildi.

Cumhuriyet’in 100. yılı anısına 81 ilde 2 bin 23 noktada, 5 milyon 2 bin 23 fidan toprakla buluşturularak, ‘100’üncü Yıl Cumhuriyet Ormanları’ oluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ankara’da 100. Yıl Cumhuriyet Ormanı’nda düzenlenen törene katıldı.

Törende Yumaklı’nın yanı sıra Ankara Valisi Vasip Şahin, Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey ve öğrenciler de yer aldı.

“Her bir fidan Yeşil Vatan’a olan inancımızı temsil edecektir”

Bakan Yumaklı burada yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Her bir fidan Yeşil Vatan’a olan inancımızı temsil edecektir. Sadece Yeşil Vatan için değil, Cumhuriyetimizin 100. yılında bu vatan için, bu millet için hayatını kaybeden herkese Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum. Bu çalışmalarımızda bize destek veren sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı arz ediyorum.”

“Avrupa’da 1’inci, Dünyada 4’üncü sırada en çok ağaçlandırma yapan ülke olduk”

Bakan Yumaklı, orman teşkilatının 184 yıllık bir geçmişi olduğunu söyleyerek şu cümleleri kurdu:

“Yeşil vatan için durmadan, dinlenmeden, gecesini gündüzüne katarak çalışan arkadaşlarımız var. Bugün memnuniyetle görüyoruz ki 85 milyonun tamamı bugüne has değil; ama bugünü de çok özel kılarak milli ağaçlandırma bayramımızı gerektiği gibi ifa ediyor. Bizler ormancılıkta son 21 yılda atılan adımlara baktığımızda bu sene sonu itibarıyla bizim toprakla buluşturacağımız fidan ve tohum miktarı 7 milyarı aşacak. Uluslararası Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü raporunda bizler Avrupa’da 1’inci, Dünyada 4’üncü sırada en çok ağaçlandırma yapan ülke olarak herkesin kabul ettiği bir sonuca ulaşmış olduk.”

“Daha yeşil bir Türkiye için seferberlik ruhuyla bir olmaya devam edeceğiz.”

Sosyal medya hesabından da paylaşımda bulunan Bakan Yumaklı şu ifadeleri kullandı:

“11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’nü tüm yurtta olduğu gibi Ankara’da da coşkuyla kutladık.

Daha yeşil bir Türkiye için seferberlik ruhuyla bir olmaya devam edeceğiz.

Bugün 81 ilimizde diktiğimiz milyonlarca fidan, Cumhuriyetimizin 100. yılına armağan olsun.

“Cumhuriyet ormanlarında benim de bir fidanım olsun” diyerek etkinlik alanlarımıza akın eden tüm vatandaşlarımıza gönülden teşekkürler.

81 ilimizdeki fidan dikim alanlarını hazırlayan tüm mesai arkadaşlarımın emeğine, yüreğine sağlık. “

Kaynak

654fe7b1a1284234.jpg
Uncategorized

Al Nassr, Al Wehda karşısında rahat kazandı

Suudi Arabistan Ligi’nin 13. hafta maçında Al Nassr, Al Wehda’yı 3-1 mağlup etti.

Al Nassr, Al Wehda karşısında rahat kazandı

ensonhaber.com


Suudi Arabistan Ligi’nin 13. hafta maçında Al Nassr, Al Wehda ile karşılaştı.

King Abdülaziz Sports City Stadium’da oynanan maçı Al Nassr, 3-1 kazandı. Konuk ekibe galibiyeti getiren golleri 11. dakikada Alex Telles, 39. dakikada AL Amri ve 49. dakikada Cristiano Ronaldo attı. Al Wehda’nın tek golü 81. dakikada Anselmo’dan geldi.

Ronaldo yine attı

Portekizli yıldız Cristiano Ronaldo, bu sezon ligdeki 16. golünü attı. 38 yaşındaki oyuncu ayrıca 9 da asist yaptı.

Bu sonuçla birlikte Al Nassr puanını 31’e yükseltti. Al Wehda ise 16 puanda kaldı.

Ligin bir sonraki haftasında Al Nassr, Al Akhdoud ile karşılaşacak. Al Wehda ise Khaleej’i ağırlayacak.

Kaynak

654fe6f11798e668.jpg
Uncategorized

Mbappe hat-trick yaptı! PSG zirveye oturdu

Paris saint Germain, deplasmanda Reims’i, Kylian Mbappe’nin attığı 3 golle 3-0 mağlup etti. PSG bu sonuçlar birlikte ligde birinciliğe yükseldi.

Mbappe hat-trick yaptı! PSG zirveye oturdu

ensonhaber.com


Fransa Ligue 1 12. hafta maçında Paris saint Germain, deplasmanda Reims ile karşılaştı.

Mbappe’den hat-trick

Reims ev sahipliğinde oynanan maçı PSG 3-0 kazandı. Konuk ekibe galibiyeti getiren golleri 3, 59 ve 82. dakikalarda Kylian Mbappe’den geldi.

PSG bu sonuçla puanını 27 yaptı. Nice’in puan kaybettiği haftada Luis Enrique’nin öğrencileri liderliğe yükseldi. Reims ise 20 puanda kaldı.

Ligin bir sonraki haftasında PSG, Monaco’yu konuk edecek. Reims ise Rennes ile karşılaşacak.

Kaynak

654fe59c8a2a7172.jpg
Uncategorized

Juventus, Cagliari’yi sahasında yendi

Juventus sahasında ağırladığı Cagliari’yi 2-1 mağlup etti. Juventus kazandığı zaferle birlilkte puanını 29 yaptı.

Juventus, Cagliari'yi sahasında yendi

ensonhaber.com


İtalya Serie A 12. hafta karşılaşmasında Juventus kendi evinde konuk ettiği Cagliari’yi 2-1 mağlup etmeyi başardı.

Kenan Yıldız forma şansı bulamadı

Juventus’a galibiyeti getiren golleri 60. dakikada Bremer, 70. dakikada ise Daniele Rugani kaydetti. Cagliari’de Alberto Dossena’nın 75. dakikada attığı gol puan için yeterli olmadı.

Juventus’ta, Milli oyuncumuz Kenan Yıldız karşılaşmada süre almadı.

Juventus 29 puana yükseldi

Juventus bu galibiyetle beraber puanını 29’a yükseltirken, Cagliari ise 9 puanda kaldı.

Juventus bir sonraki karşılaşmasında Inter’i konuk ederken, Cagliari de sahasında Monza’yı konuk edecek.

Kaynak

654fe231eefb0539.jpg
Uncategorized

Erman Toroğlu’ndan olay yaratan Icardi yorumu: “Icardi’yi sakat sakat oynatacağıma..”

Spor yorumcusu Erman Toroğlu, Galatasaray’ın Hatayspor’a 2-1 mağlup olduğu maç sonraeı yaptığı yorumlar ile dikkatleri üzerine çekti..

Erman Toroğlu'ndan olay yaratan Icardi yorumu:

ensonhaber.com


Galatasaray, Trendyol Süper Lig’in 12. haftasında deplasmanda karşılaştığı Hatayspor’a 2-1 mağlup olarak bu sezonki ilk yenilgisini aldı.

Maç fazlasıyla liderliğini sürdüren Galatasaray’ın Arjantinli golcüsü Mauro Icardi son 4 maçta gol atamadı.

Yaşadığı sakatlık sonrası iğne ile maça çıkan Mauro Icardi son haftalarda sessizliğini sürdürüyor.

Hatayspor – Galatasaray maçının ardından spor yorumcuları yaptıkları yorumlar ile maçı yorumladı.

A Spor’da yorumculuk yapan Erman Toroğlu’nun Mauro Icardi yorumu sosyal medyada gündeme oturdu.

Erman Toroğlu: “Mauro Icardi’yi sakat sakat oynatacağıma Zaha’yı forvete, Kerem’i sola alır keyfime bakarım.” sözleriyle gündeme geldi..

Penaltı yorumu dikkat çekti

Hatayspor – Galatasaray maçının 90+6. dakikasında Mauro Icardi hakemden penaltı beklemişti.

Galatasaray’ın 90+6. dakikada penaltı beklediği pozisyonuda yorumlayan Erman Toroğlu “Geçeceksin bunu, ben penaltı vermem.” sözleriyle dikkat çekti..

Kaynak

654fdc41a857e383.jpg
Uncategorized

BM’den istifa eden direktör: BM İsrail lobisinin elinde

Eski BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New York Ofisi Direktörü Craig Mokhiber, “İsrailli lobi grupların tacizlerine boyun eğdiler. BM, başarısız olmuş eski bir siyasi paradigmaya takıldı kaldı.” dedi.

BM'den istifa eden direktör: BM İsrail lobisinin elinde

AA


İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi’ne saldırıları 7 Ekim’den beri şiddetini artırarak sürüyor..

Bölgede sivil yerleşim alanları dahil, hastaneler, camiler, kiliseler, mülteci kampları İsrail tarafından bombalanıyor.

BM’nin Filistin konusundaki yetersizliğinden dolayı 32 yıllık kariyerini sonlandırdı

Bu duruma sesini çıkararak, tepkisini bir şekilde ortaya koyanlar da var.

BM’nin Filistin’deki gelişmelere ilişkin tepkisini yetersiz bulması
nedeniyle kurumdaki 32 yıllık görevinden ayrılan Eski BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New York Ofisi Direktörü Craig Mokhiber, Filistin’deki
gelişmeleri “soykırım” olarak tanımlayarak, bu çerçevede BM’nin
yetersizliği, İsrail’in planı ile ABD ve Avrupa’nın oynadığı rol
hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

“BM içinde beni susturmaya yönelik çaba başladı”

BM’den ayrılma sürecinden başlayabilir miyiz? Bu süreç nasıl gerçekleşti?

Mokhiber soruyu cevaplarken şu ifadeleri kullandı:

“Öncelikle röportaj için teşekkür ederim. Aslında süreç martta, Batı Şeria’daki saldırılar, İsrail ordusunun sivillere yönelik saldırıları ve İsrailli yerleşimcilerin Havara köyündeki katliamının ardından başladı.

Ben, bunların olağanüstü gelişmeler olduğunu ve endişe verici düzenin devamı olduğunu, BM’nin bu ihlallere sesli şekilde cevap vermesi gerektiğini düşündüm. BM’den gelen tepkinin biraz yumuşak olduğunu hissettim. Şahsen hem kamusal alanda hem özel görüşmelerimde hem de sosyal medyada oldukça yüksek sesle dile getiriyordum.

Bir süre sonra BM içinde beni susturmaya yönelik bir çaba gelişmeye başladı, düşüncelerimi çok sesli şekilde dile getirmemem söylendi. Bunun daha sonra İsrail lobi gruplarının uyguladığı dış baskıdan kaynaklandığını öğrendim. İsrail’in, ihlaller hakkında bizi susturmaya çalıştığını öğrendim. Bunun tamamen uygunsuz olduğunu düşündüm.

Söz konusu güçlü Batılı devletler olduğunda, BM’nin daha küçük ülkeler ya da silahlı gruplar hakkında konuştuğu kadar güçlü konuşmadığını geçmişte de görmüştüm. Bu tutarsızlığın, uluslararası kural ve standartları inşa etme rolümüzü zayıflattığını düşündüm ve şikayetçi oldum. Daha güçlü şekilde konuşmamız gerektiğini söyledim. Konu hakkında artık kamusal alanda konuşmamam gerektiği, sadece BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri’nin kayıt altında söylediklerini beyanlarımda kullanabileceğim bildirildi.

Bunların yetersiz olduğunu düşünerek, BM’ye özellikle İsrail ve ABD gibi güçlü ülkeler bizim konuşmamızı istemediğinde daha güçlü olmamız gerektiğini, bizi ürkütmeye çalışan lobi gruplarından korkmamamız gerektiğini ve gerçeği söylememiz gerektiğini ilettim. Bu yapılamazsa da 32 yıllık kariyerimi sürdürdüğüm BM’den ayrılacağımı söyledim.

Özellikle ekimde sahadaki durum kötüleşti ve Gazze Şeridi’nde toplu katliam gerçekleşmeye başladı. Bu da benim uluslararası toplumun ve BM’nin Filistin’de insan haklarına ilişkin hatalarını mektupla kaleme almama yol açtı, değişim talep ettim. Mektup sızdı ve hızla yayıldı.”

“Üst düzey İsrailli liderler, kamuya açık şekilde soykırım niyetlerini dile getiriyor”

Söz
konusu mektubunuzda, Gazze’deki gelişmeleri soykırım olarak tanımlıyor,
Boşnaklar, Yezidiler ve Tutsilere yapılanlarla bir tutuyorsunuz.
Gazze’deki durumu neden soykırım olarak tanımlıyorsunuz?

Mokhiber:

“Soykırım teriminin sıklıkla siyasi olarak ihlal edildiği ve siyasileştirildiği bilinciyle soykırım olarak tanımladım. Bazen insanlar suçun delili olmadan da soykırım iddiasında bulunuyor ya da başka durumlarda gerçekten soykırım varken terimi kullanmaktan çekinebiliyor.

Uluslararası insancıl hukuk avukatı olarak, uluslararası hukukta ve BM Şartı’ndaki soykırım tanımına dayanarak bunu savunuyorum. Olaylar hakkında kanıt varsa, açık şekilde söylemek gerekiyor çünkü (soykırım) sözleşmesi uyarınca sadece soykırımı cezalandırmak değil, engellemek de bir zorunluluk. Gerçek soykırım gerçekleşirken de uluslararası toplumda bir sessizlik görüyorsunuz. Genellikle, ‘Buna mahkeme karar verir, biz karar veremeyiz.’ tarzında söylemler ortaya çıkıyor. Tabii ki tüm suçlara mahkeme karar verir. Ancak soykırımı engelleme zorunluluğu olduğu için soykırım gerçekleşirken adını koymaktan çekinmemeliyiz. Yoksa engellemek için çok geç olur.

Bu durum ise birçok açıdan özel. Soykırım Sözleşmesi’nde yer alan birçok maddenin Gazze ve Filistin’in diğer yerlerinde gerçekleştiğini görüyoruz. Toplu katliam açık şekilde var. Ciddi zarar verme, bu da. Bir grubun bir kısmını ya da hepsini yok etmeye yönelik hayat koşulları dayatma, bu da çok açık. Gazze’de yıllardır süren kuşatma, Gazzelileri gıda, ilaç, su, hijyen, sağlık hizmeti, hareket serbestisi, yani düzgün bir hayat yaşamak için gerekli her şeyden mahrum bırakıyor. Bu anlamda çok güçlü deliller var.

Ancak daha da önemlisi, soykırımda genellikle niyeti ispatlamak zordur. Çünkü eylemlerin soykırım suçu olması için bir grubun bir kısmını ya da tümünü yok etme niyeti olması gerekir. Normalde soykırım soruşturulurken de devlet arşivleri, gizli belgeler ve tozlu kutulardaki yetkililer arasındaki konuşmalara ulaşmanız gerekir. Ancak İsrail’e yönelik cezalandırmadan kaçınma ortamı o kadar yaygın ki, üst düzey İsrailli liderler, kamuya açık şekilde soykırım niyetlerini dile getiriyor. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, üst düzey askeri yetkililer, hükümetle bağlantılı düşünce kuruluşları soykırım niyetini ortaya koyan açıklamalar yaptı. Bu kadar açık bir şekilde soykırım niyetinin beyan edilmesi her zaman karşılaşır bir durum değil.

Diğer önemli bir husus ise gelişen olayları onlara neden olan bağlamda değerlendirmek gerek. 1948’den beri İsrail tarafından Filistinlilere yönelik etnik temizlik eylemleri gerçekleştiğini görüyoruz. Bunlar 1948’deki Nekbe’den beri hız kesmeden devam ediyor. İsrail içinde bazı köyler, sonra Doğu Kudüs, sonra Batı Şeria ve şimdi de Gazze’nin kuzeyinde olanlar. Parçaları birleştirdiğinizde, en azından ilk bakışta bir soykırım olduğunu söylemeniz gerekir. Bu durumda olduğu kadar açıksa da uluslararası toplumun buna uygun hareket etme zorunluluğu olduğunu düşünüyorum.”

“Batı’nın bunun bir parçası olduğunu düşünüyorum”

Filistin’deki
durumu Avrupa’nın etno-milliyetçi, yerleşimci sömürgeciliğine dayanan
projesi olarak tanımlarken halen tüm Batı’nın bunun içinde olduğunu mu
düşünüyorsunuz? Arap dünyasını karşısına almak pahasına neden böyle bir
şey yapmaya devam ediyor Batı? Böyle bir motivasyonun ardında neler var
sizce?

Mokhiber:

“Bu Batı’nın ilk yerleşimci sömürgeciliğine dayanan projesi değil. Bu Batı’dan ortaya çıkan bir uygulama. Yerli halklar için korkunç sonuçlar doğuran bir gerçek. Sadece Filistin’de değil, Amerika’da ve başka yerlerde. Batı’nın bunun bir parçası olduğunu düşünüyorum. Cenevre Sözleşmesi, devletlerin suç ortağı olmamaları gerektiğini savunur. Bu ihlal edilmiş durumda. Ama daha da kötüsü, aktif suç ortaklığı görüyoruz. Tüm bu suçlar işlenirken, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini kolaylaştırmak için örneğin ABD’nin finansman, silah, istihbarat, diplomatik kılıf ve hatta BM Güvenlik Konseyinde veto imkanı sağladığını görüyoruz. Bu yasal olarak suç ortaklığıdır ve ABD de sorumludur. Evet, bu nedenlerden ötürü Batı bunun içindedir.

ABD, İngiltere ve birkaç Avrupa ülkesi, sadece İsrail’i desteklemiyor, aynı zamanda kendi ülkelerindeki tepkileri bastırmaya çalışıyor. Filistinlilerin insan haklarını savunmak için düzenlenen protestoları yasaklıyorlar, İsrail’i sorumlu tutmayı yasaklıyorlar. Tüm bu etkenlerin birleşimi, bazı Batılı ülkelerin suça ortak olduğunu gösteriyor.”

“İsrail’in sözde insani ara uygulaması bir suçtur”

ABD
bir şey başarmış gibi İsrail’in insani aralar vermeyi kabul ettiğini
duyurdu. Sözde “insani ara” denilen uygulama, İsrail’in elini zayıflatan
mı yoksa güçlendiren bir şey mi?

Mokhiber:

“Günde 4 saatlik olacağı söylenen bu sözde insani aralar anlamsız. Çok yoğun nüfuslu ve ciddi yıkıma uğramış ve düzgün altyapının bulunmadığı bir bölgede, engelli, yaralı insanların, hamilelerin ve yaşlıların bulunduğu insanlar için 4 saat bana çok saçma geliyor. Katliamlara 4 saat ara vermenin insani bir yönü yok. Topluma ne diyor bu? Siz önden hareket etmeye başlayın, 4 saat sonra tekrar gelip sizi öldürmeye devam edeceğiz. Bırakın insani bir eylem olmasını, bu hesabının verilmesi gereken bir suçtur.”

“Nekbe devam ediyor”

Gazze’deki durum yeni bir Nekbe’ye dönüşebilir mi? Ne tür benzerlik ya da farklılıklar görüyorsunuz?

Mokhiber:

“Aynı Nekbe olduğunu düşünüyorum. 1948’de başlayan ve daha sonra Filistinlilere yönelik etnik temizlik eylemleriyle devam eden aynı Nekbe olduğunu düşünüyorum. Biz konuşurken Batı Şeria’da gerçekleşmeye devam ediyor. İsrailli yerleşimciler ve İsrail askerleri köyleri bozguna uğratıyor. Gazze Şeridi’nin kuzeyinde toplu temizlik görüyoruz. Bunlar Nekbe’nin devam ettiğini, etnik temizliğin devam ettiğini gösteriyor ve daha büyük bir soykırımın parçası.”

“Amaç tüm tarihi Filistin’i ele geçirmek”

İsrail,
Batı Şeria’da da bazı planlar uyguluyor. Daha büyük resimde İsrail’in
nasıl bir demografi projesi var? Kontrol ettiği toprakları tümüyle
Filistinlilerden arındıracak mı? Bu ne kadar mümkün?

Mokhiber:

“Hedef bence çok açık. Gizli koridorlarda konuşulan bir şey değil, İsrailli liderler her yıl dile getiriyor. Amaç tüm tarihi Filistin’i ele geçirmek. Geriye sadece Batı Şeria’nın birkaç bölümü ve Gazze Şeridi kalıyor. Gazze’de de ne olduğunu görüyoruz. Batı Şeria’da ilave köylerin tasfiyesi uzun zamandır süren ve Filistin topraklarına el koymayı amaçlayan planın devamı. Batı Şeria’nın haritasına baktığınızda, iki devletli çözümün saçmalık olduğunu görürüsünüz. Batı Şeria’da sürdürülebilir bir Filistin devleti için bir şey kalmadı. Niyetin çok açık olduğunu düşünüyorum, Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’e kadar etno-milliyetçi, yerleşimci sömürgeciliğine dayanan projeyi sürdürmek ve yerli Filistin halkının yerini İsrailli yerleşimcilerle doldurmak.”

“İki devletli çözüm imkansızdır”

Konuşmanızın
başında da mektubunuzda da BM’deki anahtar bölümlerin son yıllarda ABD
ve İsrail lobisince ele geçirildiğini söylediniz. Burada hangi
birimlerden bahsediyorsunuz?

Mokhiber:

“İnsan hakları ve insani yardım çalışanları ya da bağımsız insan hakları mekanizmalarından bahsetmiyorum. Onlar kahramanca ve prensipli şekilde sahada iyi işler yapmaya devam ediyor. Tabii ki 100’den fazla İsrail bombaları tarafından öldürülen BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansındaki (UNRWA) meslektaşlarımdan da bahsetmiyorum. BM’nin siyasi kısmından bahsediyorum. Siyasi liderler, BM Güvenlik Konseyi gibi hükümetler arası birimlerden bahsediyorum.

İki konuda hata yaptılar. Birincisi, ABD, İngiltere ve Avrupa’daki bazı ülkelerin güçlü teşebbüslerinden ötürü sindiler. Kendini İsrail hükümetinin cezasız kalmasına ve insan hakları savunucularına iftira atmaya adayan İsrailli lobi grupların tacizlerine boyun eğdiler. Bunun göz korkutucu bir durum olduğunun farkındayım. Bu iftira kampanyalarına maruz kaldım ve gerçekten rahatsız edici.

Ama kurumun bunlara baş kaldırma ve boyun eğmeme zorunluluğu var. Kurumun görevi sesini kısmak değil, aksine sesini yükseltmek ve gerçeği söylemek. Neticede sadece izin verirsek susturulabiliriz. Beni de susturmaya çalıştılar ve bunu kabul edemeyeceğim için ayrılacağımı açıkladım.

Diğer sorun ise BM, başarısız olmuş eski bir siyasi paradigmaya takıldı kaldı. 30 yıl önce Oslo süreciyle başlayarak, BM, İsrail ve Filistin’de uluslararası hukuk, uluslararası insancıl hukuk ile eşitliğe odaklanmayı bıraktı ve bu şekilsiz siyasi plana odaklandı. İki devletli çözüm için işi taraflara bıraktı. İki devletli çözüm imkansızdır çünkü Filistin devleti için bir şey kalmadı. Olsaydı bile sorunu çözmezdi çünkü Filistinlilerin İsrail içinde ikinci sınıf vatandaşlığa itilmesi anlamına gelirdi. İsrail hükümetinin bir anda1967 sınırlarına döneceğini ve tüm toprakları Filistin devletine iade edeceğini düşünmüyorum. Uluslararası koridorlarda herkes iki devletli çözümün gerçekçi olmadığını biliyor. Fiilen, tüm tarihi Filistin’i kontrol eden tek bir devlet olduğunun farkındalar. Ancak bu Filistinlilerin hiçbir hakkının bulunmadığı bir ‘apartheid devleti’. Yetkililer bunu söyleyerek kolayı seçiyor çünkü iki devletli çözüm diyerek, yerleşimci sömürgeciliği, etno-milliyetçilik ve Filistin halkının maruz kaldığı işkence ve yerinden edilme gibi temel sorunlarla uğraşmak zorunda kalmıyorlar.

Oslo paradigması ve iki devletli çözüm bir nevi perde görevi görmüş, arkasında Filistin halkına yönelik zulüm, mal ve mülk zapt etme devam etmiştir. O yüzden bu paradigmadan uzaklaşılması ve İsrail ve Filistin’e de dünyanın geri kalanından talep ettiğimiz insan hakları ilkelerinin uygulanması gerektiğini söylüyorum. Tüm Hristiyan, Müslüman ve Yahudilere eşitlik sağlayan, herkesin haklarının eşit olduğu demokratik ve laik bir devlet. Her yerde bunu istiyorsak, neden burada talep etmiyoruz. Bunun alternatifi korkunç bir statüko ve sürdürülemez.”

“Batı’nın İsrail’e karşı borcu olduğu doğru”

Maalesef
son gelişmeler de statükonun bölgede neye yol açtığını gösteriyor.
Sizin insan hakları avukatı olarak 30 yıldan fazla deneyiminiz var ve
konulara tarihsel perspektiften de bakıyorsunuz. Batı’nın, özellikle de
Avrupa’nın İsrail’e güçlü ve tutkulu destek vermesinde, antisemitizmin
beşiği ve soykırıma sahne olmuş bir kıta olmanın getirdiği diyet borcu
da olabilir mi? Yani Batı’nın bir borcu mu var İsrail’e?

Mokhiber:

“Evet bu doğru, özellikle de korkunç Holokost soykırımının sorumluluğunu taşıyan Almanlar için. Sorun şu ki, temel öğrenmeleri gereken dersi öğrenmemişler. ‘Bir daha asla’ herkes için geçerli olmalı. Şimdi Alman hükümetinin Müslümanlara, Araplara eziyet ettiğini, insan hakları savunucularını susturduğunu, onların Gazze’de olanları protesto etmelerini engellediğini görüyoruz. Bunlar çok rahatsız edici ve Avrupa hükümetlerin ders almadığına işaret ediyor. Avrupa, Batı ve ABD’nin yerleşimci sömürgeciliğine ve yerli halkların haklarına yönelik kör noktaları var.

Dünyanın farklı yerlerinde bu durumlardan sorumlu oldular. Yerleşimci sömürgeciliği hemen hemen her zaman soykırıma yol açar. Batı bununla yüzleşmekte zorlanıyor. Ancak işe yaramıyor. Tüm yasaklara rağmen, binlerce Hristiyan Müslüman, Yahudi, insan hakları savunucusu ve barış aktivisti, tutuklanma, dövülme ve iftira riskine rağmen birlikte Batı başkentlerinin sokaklarında gösteri düzenliyor. Hükümetlerinin Filistin’deki korkunç eylemlere desteklerine karşı çıkıyorlar. Bunun ümit verici olduğunu düşünüyorum. Farklı inançlardan, farklı milletlerden insanlar, bunun son bulması için ayaklanıyor, dönüm noktası olacağını düşünüyorum.

Güney Afrika’da olduğu gibi bu tür dayanışmanın devamını göreceğiz. İroni şu ki, 1948’de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul edildiği yıl Filistinlilere yönelik soykırımın başladığı Nekbe oldu. Aynı yıl Güney Afrika’daki ‘apartheid’ devletinin başlangıcı oldu. Uluslararası toplumun bu sistem yıkılana kadar Güney Afrika için yaptığı açık. Ancak Filistin’de Oslo diyerek bu tutumu göz ardı ediyorlar. Böylelikle sahada durum daha da kötüleşiyor. Artık ‘apartheida’ karşı dersimizi öğrenmeli ve tüm dünyayla dayanışma içinde aynı çabayı İsrail ve Filistin için de göstermeli ve her durumda talep ettiğimiz eşitliği talep etmeliyiz.”

“UCM’de çifte standart olduğu açık”

Soru:
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Rusya-Ukrayna Savaşı’nda hızla
harekete geçti bir devlet başkanıyla ilgili süreç başlattı. Filistin
konusunda bu mekanizmalarda nasıl bir direnç ve algı gözlemliyorsunuz?

Mokhiber:

“M’de güçlü Batılı ülkelerin dış baskıları nedeniyle korku haline baktığımızda, aynı şeyin mahkemedeki savcı için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Batı’nın siyasi baskısı nedeniyle UCM’de çifte standart olduğu açık.

Ukrayna’ya ilişkin başvurulara ne kadar hızlı cevap verdiklerine ve savcılığın yıllardır Filistin de dahil başka insanlığa karşı suçlara karşı ayağını sürüdüğüne bakarsanız, sorunun nerede olduğunu görürsünüz. Ancak henüz UCM’den vazgeçemeyiz çünkü ona ihtiyacımız var. UCM’nin sadece Afrika’daki insanları yargılamak için bir mekanizma olmadığını kanıtlaması gerekiyor. Esasen uluslararası ceza hukukuna bağlı bir küresel mekanizma olduğunu ve İsrail, Batılı ülkeler ile suç ortaklarını sorumlu tutacağını göstermeli.

UCM’de bazıları bu durumun mahkemenin güvenirliğine karşı varoluşsal tehdit olduğunu fark etmeye başladı. Umarım gelecek günlerde gerekli rolü oynarlar. İnsanların şiddete başvurmaması için barışçıl çözüm sağlayan yargı mekanizmalarına ihtiyaçları var. Mahkeme bunu başaramazsa, bu insanlık adına büyük bir kayıp olur. Güvenmemiz için daha çok zamana ihtiyaç var ancak bu yönde baskı yapmaya devam etmeliyiz.”

“UNRWA’nın varlığı çok önemli”

UNRWA,
Filistin’de nasıl bir rol üstlendi? Sürekli İsrail tarafının
hedefindeydi ama dışardan fark edilmeyen şeyler de var mı acaba UNRWA
çalışmalarıyla ilgili?

Mokhiber:

“Bence İsrail’in hedef almasının nedeni, UNRWA’nın yerli Filistin halkının hayat tarzının devam etmesine imkan sağlaması. Bu da yerleşimci sömürgecilik projesini tehdit ediyor. UNRWA olağanüstü bir örgüt. Çalışanlarının çoğu Filistinli mültecilerden oluşuyor. Filistinliler kendi devletleri, kurumları ve kendi hayatlarını inşa etmekten mahrum bırakıldı. Evleri, çiftlikleri, okulları, camileri, kiliseleri, kurumları onlardan koparılıp alında ve mülteci statüsüne dönüştürüldüler.

UNRWA, sadece Filistin’de değil, Lübnan, Suriye ve Ürdün’de Filistin halkının yaşamasına ve kültürlerini sürdürmelerine imkan tanıyor. Bu kutlanmalı. UNRWA’yı sevmiyorlarsa, o zaman izin versinler Filistinliler evlerine dönsün, onur içinde, özgür ve eşit vatandaşlar olarak topraklarında yaşasın, kaçmak zorunda kalmasın. Ancak bu sağlanana kadar UNRWA’nın varlığı çok önemli. Son haftalar UNRWA çalışanlarının ne kadar cesur olduğunu gösteriyor. Onlarla dayanışma içinde olmalıyız.”

Haber Kaynağı: Anadolu Ajansı (AA)

Kaynak